Geçmişten Günümüze Depremlerin Nedenleri

Birçok yıkıma ve can kaybına neden olan depremler her dönemde insanlarda merak uyandırmıştır. Ülkelerin mitolojilerinden ve folklorlarından başlayan depremlerin nedenlerini açıklama ihtiyacı günümüze kadar ulaşmıştır. 

İlk olarak mitolojide karşımıza çıkan deprem nedenlerine baktığımızda genellikle dünyanın üzerinde durduğu hayvanın hareket etmesiyle oluştuğuna dair inanışlar görülmekte; hayvanın cinsi ise ülkelere göre değişim göstermektedir. Bazı mitolojik anlatımlarda ise depremlerin oluşması Tanrısal nedenlere bağlanmıştır. 

Depremler hakkında ilk akılcı yaklaşım M.Ö. 585-582 yıllarında Batı Anadolular ve Yunanlılar tarafından yapılmıştır. O dönemdeki düşünürler depremleri, Dünya’nın içerisindeki boşlukların su ile dolmasına ya da hava olaylarıyla bağdaştırarak açıklamaya çalışmıştır. Daha sonra Aristo bu görüşlerden yola çıkarak kendi pneuma teorisini ortaya atmıştır. Aristo teorisinde, depremlerin tıpkı insan vücudunun hastayken verdiği titreme, kalp çarpıntısı ve sıkışma tepkileri gibi Dünya içerisindeki havanın hareketlenmesiyle oluştuğunu savunmuştur. Seneca ise depremleri yer altında bulunan boşlukların dolması ve içerideki havanın dışarı çıkması ile oluşan sarsıntılar olarak tanımlamıştır. Bu tanımlar, depremin yer altındaki ‘’gerilmelerden’’ oluştuğuna dair ilk bilimsel açıklamalar olması yönünden oldukça önemlidir.  

Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden 17.yüzyıla kadar depremler ve diğer doğal afetler Tanrı ile ilişkilendirilmiştir. Sadece Eski Çin uygarlıklarında deprem, hükümetlerin değişmesi gerektiğine dair bir işaret olarak kabul edilmiştir. 

18.yüzyılda gerçekleşen büyük Lizbon depreminden sonra gözler bir kere daha depremlerin nedenlerine çevrilmiştir. Bu dönemde öne çıkan yaklaşım Mitchelle’ye aittir. Mitchelle’ye göre, depremler yer altındaki yangınlar nedeniyle oluşuyordu. Genel olarak, yer altında var olan ateşin buhar basıncı oluşturduğunu ve bu basınç ile yer yüzünde çeşitli sismik hareketler meydana geldiğini düşünüyordu. 

19.yüzyıla geldiğimizde sismoloji gerçek bir bilim olarak tanınmaya başlandı. O dönemde birçok araştırmacı çeşitli teoriler ortaya koydu ama sismolojinin temelini oluşturan düşünce Mallet’e aitti. Mallet, depremlerin Dünya kabuğundaki bazı kısımlardaki ani bükülme ve burkulmalar sonucu veya yeraltı tabakaları içinde ani gerilme boşalımları sonucu oluştuğunu açıkladı. Daha sonra ise depremin tek bir nedene bağlanamayacağını; volkanik hareketlerin ya da yer kabuğundaki soğumanın da depremlere neden olabileceğini düşündü. Sonrasında bu teoriler John Milne tarafından geliştirildi ve günümüz deprem oluşum tanımlarına yakın bir hale getirildi. 

Günümüzde ise volkanik, tektonik ve plutonik olmak üzere üç tür deprem nedeni kabul edilmektedir. Volkanik depremler sadece volkan çevresinde oluşan küçük ama sık tekrarlanan, sismograflar tarafından kaydedilen depremlerdir.  Büyük depremlerin hemen hemen çoğu elastik şekil değiştirme enerjinin oluşturduğu tektonik depremlerdir. Plutonik depremlerin de oluşma nedenleri tektonik depremlerle aynı kabul edilmekte fakat derinlerde gerçekleştiği için yer yüzündeki etkisi geniş alanlarda yayılarak azalmaktadır. 

Referans: 

Erguvanlı, A., 1979, Depremlerin Oluş Nedenleri Hakkında, Deprem Araştırma Bülteni, Yıl:6, Sayı:24, s.29-39.

Eksiksiz malzemeleri ve eğitici içeriğiyle DEVAD Setini keşfedin.

Hemen Sipariş Ver